Ana içeriğe atla

Nitelikli

Orada olamayışlar...

Belki aldatmadı ya da en azından sen öyle düşünüyorsun ama ona en ihtiyacın olduğu zamanda ortadan kayboldu. Yüzüne karşı yalan söylemedi belki ama bakın belki diyorum yinede suskunluğuyla değerini sorgulattı. Sesini yükseltmedi ama kayıtsızlığı tüm tartışmalardan daha yüksek sesle bağırıyormuş gibi hissettirdi. Sadakat kurallarını çiğnemedi belki(!) ama seni sevmenin bir yük olduğunu sana hissettirdi. Her yara ihanetten gelmez. Arkana baktığında sevdiğinin sis bulutu olduğunu görmek en büyük yaradır. Hepimiz ilişkilerimizde çeşitli roller oynarız ve ilerledikçe öğreniriz. Bazen görürüz ki en acı veren şey birinin yaptıklarında değil yapamadıklarındadır ya da yapmayı seçmediklerindedir... Ve belki şuana kadar fiziki olarak aldatmamış olması canınızın acımadığı anlamına gelmez. Bazen bir ilişkiyi bitiren şey ihanetten çok, ihmal oluyor. Göz göze gelememek, kalpten konuşamamak, sarılamamak,elini tutmaktan bile imtina etmek... Sevgi ve samimiyet eksikliğini iliklerinize kadar hissetme...

It's Limbo time of the year, again!

 Eveett, yine nadide hayatın bana bahşettiği bir limbo zamanından size seslenmeye karar verdim. Neden mi limbodayım? Bilin bakalım neden :) Her daim olduğu gibi hayatımda ilerlemeye çalıştığım her saniye, insanların içindeki iyiliklerin kaybolmadığına inanmayı seçtiğim her anın karşılığı bana bir uyarı niteliğinde kazık olarak dönmek zorunda mı acaba? Böyle bir kural varda bana bir pre-alert verilmemiş olabilir mi sizce? Ben inatla insanları kendim gibi görüp , muamele yaptıkça onların bana bonus niteliğinde katmerli kazıklar göndererek beni yerle bir etmeye çalışmasındaki amacın ne olduğunu çok merak ediyorum ciddi anlamda. Şimdi nerden çıktı bu isyan diyeceksiniz haklı olarak tabii. Hemen anlatayım, hazır olun detaylar denizinde boğulmaya gençler. Geliyor gelmekte olan :) ( bunu da bir yerde kullanmasam ölürdüm, bu zamanın meşhur hashtaglerinden biri )

Şimdi nereden başlasam neleri anlatsam. Öncelikle bloğun ilk postunda da belirttiğim gibi benim içimi dökmem için yarattığım bir platform burası. O nedenle bu kız sürekli kızgın, saydırma modunda vs. diye şaşırmayın. Gelelim şu an ki sinir stres nedenimee :) En önce sinirim kendime, çünkü yine yeni ve yeniden belki de ve yüksek ihtimalle verdiğim özveri ve değeri anlayamayacak bir insan için kendimi perişan ettim. Bakın ne güzel söylüyorum değil mi? Nasıl da farkındayım aslında olayların gerçek yüzünün ne olduğunu. Ama öyle işte farkında olmakla, bunu biliyorum ve görebiliyorum diyerek ahkam kesmekle olacak iş değil bu. Bu farkındalığı kolay kazanmadık a dostlar ama kazandıkta ne oldu? İşte şuan zurnanın o güzelim "zart" dediği noktadan sesleniyorum size zaten. Hiç bir şey olmadı. Hiç bir ilerleme yok, gerileme yok olsa ona da şükür eder duruma geleceğim ama gerilemenin Allahı var resmen. Buralara üzgün suratlar basasım var. Yetmez yani sayısı o derece...Konudan sapmadan en iyisi devam edeyim. Bu gönül işleri ne zor işmiş arkadaşlar ya.. Yemin ederim onca uğraş, acı, kan, ter, gözyaşı bana mısın demedi ve bendeniz yine yerlerde mevcut olan mevkiime geri döndüm.


İşin şaka boyutunu bir kenara bırakalım. Bu kadar geyikli, güldürmeli giriş yeter bence hepimize... Realiteye bakıldığında karşındaki insandan sadece belki azıcık belki bir kırıntı da olsa verdiğin değeri görebildiğin, karşındakinin insan formunda bir yaratıktan ziyade azıcıkta olsa insanlıktan nasibini alabilmeyi başarabilmiş bir yapı olması ve bu arkadaşla ilişki boyutunda yürüyebilme şansı kaç kişiye nasip oluyor? Yemin ederim bu ilişkileri ve olması gereken dengeyi anlamaya çalışırken hayatımın yitip gideceğini düşünüyorum artık. Gerçekten bu kadar mı zor dedirtecek muameleleri görmemizin nedeni nedir? Onlar mı? Biz mi? Bu soru benim kafamı son zamanlarda çok kurcalar oldu. Her seferinde; bu kez daha farklı biri, bu kez ben de daha farklıyım, farkındayım, sınırlarım, isteklerim diye diye yarışa hatta belki de bir savaşın cephesinde hazırlık yapar gibi ilişki yaşamaya niyet edilir mi? İlişkilerin boyut atlaması (giriş, başlangıç, gelişme, hararetlenme, coşma, gerilme, kopuşlar ve tamamen bitiş) artık bir strateji oyununun içindeymişiz gibi hissettiriyor bana. İçinden geldiği gibi konuşamamak, kendin olamamak, sürekli kafalarda soru işaretleriyle dolaşmak, sınır belirlemek isterken yapılanlar,yeri geldiğinde restleşmeler... Bunun sonu yok ki ... Bu olayların böyle olmaması gerek ama değil mi? Doğal akışta hiç bir zorluk, itme ve strateji olmadan mis gibi ilerleyen ilişkiler ne de güzel olurdu. En başı hep öyle başlar bu arada, hep doğal akışta biz nasıl birbirimizi bulabildik, bu nasıl bir şans, bir lütuftur görüşleriyle güzel güzel ilerlerken bir de bakmışsınız ki aslında bir tarafın ilk anda duyduğu heyecanın coşmasının geçmesiyle hoppp cepheye dönüşe geçilmiş bile. Yani her iki tarafın aynı coşkuda uzun süre kalabilmesi zor tabii. Bunu kabul etmek lazım, herkes aynı süre boyunca aynı seviyede kalamaz. Bazen biri düşer, diğeri dengeler bazen diğeri tökezler ama diğeri hemen omuz atıp destekler ve bu yol bu şekilde yürüyüp gidebileceğin bir yolculuğa dönüşür. Alma verme demiştim ya en başta... O kadar önemliymiş ki. İlerleyen yazılarda eski defterler açılınca daha net anlayacağınız bir alma verme denge özürlü olan insan olarak bunun önemini zor hem de çok zor zamanlar geçirerek anladım. Uygulama derseniz daha çok bir başarı gösteremedim. Bu minnoş bünye yine kökünden kopamıyor, saf halinden çok ayrışamıyor. O da olacak elbet, düzelicez inşallah ya düzelicez...


İşte yine bu alma verme dengesinin bozulması beni bitiren olaylar sinsilesine bir tanesini daha ekledi son zamanlarda. Olayın detaylarına daha sonraki yazılarımda emin olun ki değiniyor olacağım. Bu hırsım burda bu şekilde sönmez :) Sadece kısa bir alma verme dengesi yok olunca sonucunun limboda gidip gelen bir beyin, kendi içinde bir savaşta olan bir bünye ve sonunda perişan olan bir insan ile sonuçlandığını yazmak istedim. En azından bu bende böyle oldu.


En kısa zamanda hikaye detaylarında, olayların beni neredeeen nerelere sürüklediğine, arada yakalanan farkındalık kırıntılarının kattıklarında buluşmak dileğiyle...


Ps: Bakın "Alma-Verme" unutmayın sakın :)


Yorumlar

Popüler Yayınlar