Ana içeriğe atla

Nitelikli

Kelimelere karşı duygular

"Bir insana değer vermek, özen göstermek, ona kıymetli olduğunu hissettirmekte bir "kültürdür". Bunun eğitimi yoktur. Kitaplarda yazmaz. Yolu "insan olmaktan" geçer." Doğru mu sizce? Karşında sana hisleriyle bakan bir insanla yolunun kesişebilmesi, ona değer vermek, özen göstermek ve en önemlisi de bunu ona doğru hissettirmek gerçekten öğretilebilen ya da sonradan gelişebilen bir özellik değil bence. Bu tamamen kişinin içinde barınan bir olgu. Hisleriyle konuşan bir insan bulmak, bunu net bir şekilde yansıtmak ve hissettirmek... Sadece bir ses dalgasından ibaret olmayan, karşındakine bunu hissettirebildiğin her kelime; kıymetini bilen için o kadar değerlidir ki... Bunun ne kadar özel olduğunun yaşanmadan bilinebileceğini düşünmüyorum.  Peki sadece kelimelerden ibaret olan bir iletişim olsa ama duygu olmasa ya da bu tek taraflı olsa? Bunun duygusu olan için anlamı nedir? Ya da duygusu olmayan için ne ifade eder?  Duygusu olan hep umut eder. Duygusu olmayan ...

Aç gözlerini!


Gerçekten aşk insanı kör eder mi sizce? Yoksa insan kör olmak mı ister içten içe? Farkına vardıkları, bildikleri, göz göre göre içine atıp yokmuş gibi davrandıkları daha çok canını yakmasın diye kör olmayı mı tercih eder? Böylesi mi daha iyidir? Ne dersiniz? İlişkideyken insan derler ya toz kondurmak istemez sevdiğine. Bence öyle yani...Ben öyleyim yani daha doğrusu :) Yazılardan anlamışsınızdır zaten, sevdiğimde sadece gözüm değil, tüm algımda kör oluyor bence benim. Sizde durum ne? Nasıl bakarsınız karşınızdaki insana? Sevdiğiniz insana? İçinizin titrediği o insana? 

Acaba korkaklıktan mı kör gibi bakıyorum diye düşündüm hep ben ilk başlarda... Bence itiraf etmeliyim, içten içe kaybetme korkusunun da payı var bu bilinçli körlükte. Ama sadece o değil, öyle düşünmeyin ne olur. Sadece o değil. 

Güven duyma isteği var bir kere en başında, her koşulda güven duyabilme isteği... Ne güzel olurdu değil mi? Korkusuzca ve sıfır şüphe ile güven duyabilmek sevdiğine... Sonra konduramamak var, varsayımlar var, olmasını istediin çerçeveye tutunmak var. En sonunda da işte içten içe olmadığını bildiğin halde kaybetme korkusu var. Ne yapmalı peki? Nasıl çözmeliyiz sizce bunu? Tavsiyelere açığım, beklerim :) 

Ama her ne olursa olsun gözlerimizin ilişkinin sonunda aşağıdaki resim gibi kanaya kanaya, içimizi acıta acıta, bizi paramparça etmesini bekleyene kadar zamanında gözümüzü açmamız hepimiz için en iyisi sanırım. Ah işte ah bir de bu yazdıklarımı gerçek hayata dökebilsek değil mi? :) 

Olsun be! Biz de bir gün düzelicez inşallah  :P

PS: Resim çok dramatik geldi , havayı dağıtmak için azıcık şımarayım dedim yoksa hepimiz depresyona gireriz :)








 

Yorumlar

Popüler Yayınlar