Ana içeriğe atla

Nitelikli

Hangi gezegen?

Hiç kendinizi uzaydan seslenirken hissettiniz mi? Karşı tarafa anlatmak için çırpınıp durduğunuz ama ne yazık ki anlatamadığınız oldu mu hiç?  Çırpındıkça daha derine batılan bir durum bu bence. Bilirsin yani  en azından hissedersin karşı tarafın zaten niyeti yoksa anlamaya; sen istersen Einstein vari açıklamalar yap yine boşa... Bazen konuşulan dilden şüphe duymanıza neden olan, gittikçe daha da detaylı açıklama gereği uyandıran ama halbuki çok basit bir içerik barından bir konuda bu kadar çaba niye?  Cevap çok basit. Olsun istediğinizden. İyi olsun, güzel olsun, istediğiniz olsun ama işin sonunda olsun.  Öyle veya böyle oldurmaya çalıştığınız için bu çaba aslında.  Ama; ya karşı taraf oldurmak istemiyorda öldürmek istiyor ise? Ya aslında o tüm uğraşlarınız bir imkansıza yakın ihtimal içinse?  İşin özü şudur ki siz 1 mm yanından ya da kilometlerce uzaktan da seslenseniz, aslında çırpınmanıza hiç gerek yoktur eğer iki tarafın da anlaşmaya gönlü varsa. Geris...

Gitme ne olur...


Özür dilemeyi bilmek, belki de sadece “özür dilerim” diyebilmek ;  aynı hatanın defalarca yapılabileceği anlamına gelmez. Siz size bir kere de olsa umut dolu, mutlu bir anı veren insana tutunmaya çalışırken; o insanın size bunun on katı kadar kötü anılar bırakmasına izin vermemelisiniz. Biz aşırı verici insanlar nedense kendimizce dikdörtgenden üçgen yaratmaya çalışırken, karşı tarafa hep bir bahane yaratarak onu temize çıkarmaya çalışırız. Bir daha bunun tekrarlanmayacak olmasına inanmak isteriz. Aslında yaptığımız içimizi ferahlatmaya çalışmak, belki de kendi kendimizi kandırmaktır oysa ki...

Neden ısrarla bunu yapıyoruz derseniz; inanın bilmiyorum. Keşke bilebilsem de ben de bunu yapmayı bıraksam. Sadece bir kere bile yaşadığınız mutlu an’a o kadar nasıl bağlanabilip, ondan sonra yaşanan tüm sorunlu zamanları bir kenara bırakarak hep karşı tarafıda kendi kendine temize çıkarmaya çalışmak ciddi anlamda kendimize yaptığımız en büyük kötülük. Bazı kapıların kapanmasını istemiyoruz değil mi? Seviyoruz çünkü, ona inanıyoruz en azından, öyle hissediyoruz ve bunu bırakmak istemiyoruz. Onca emeği, zamanı, sevgiyi, çabayı bırakmak istemiyoruz ama oysa ki bazı kapanan kapılar çok üzsede bizi sonradan anlıyoruz ki ;  o kapı bize hiç açılmamış. Biz sadece o an denk gelmişiz.

Tek anıya tutunmayalım, buna razı olmayalım olur mu? Biz sadece buna razı olarak bu insanların hayatımınzda yer kaplamasına izin veriyoruz. Halbuki biz onlarda yokuz. Beğenilmeye, istenmeye, benimsenmeye o kadar taktık ki kafamızı, gerçekten sevilmek nasıl olur artık emin olamıyoruz, belki de bilemiyoruz...

Yapmayalım bunu...








 

Yorumlar

Popüler Yayınlar