Ana içeriğe atla

Nitelikli

Andromeda ve Perseus

Biri kalbin teslimiyeti ve diğeri kalbin cesareti olmalı- aşk için; Başkalarının hataları ve haksızlıkları yüzünden kendini zincirlenmiş, sıkışmış, susturulmuş hisseden herkes için... Bazen ilgi beklerken içinizde bir sessizlik büyür, sevgi özleme, özlem beklentiye ve ne yazık ki karşılanmayan beklenti de hayal kırıklığına dönüşür. Ve bir bakarız; tükenmişiz.  Çoğu zaman sevgiden değil , sevgimizin karşılıksız kalmasından yoruluruz. Bir kalbi yaşatmak için çabalarken kendi kalbimizi unuturuz. Sınırsız sevgi tükenir mi hiç? Sevgi önce ilgisizliğe çarpar. İçimizden bu sevgi iki tarafa da yeter deriz... Ama yetmediğini çok güzel şekilde öğreniriz, öğretirler... Susuz kalan bir çiçeğin suya özlemi gibi özler insan sevilmeyi... Kendine de kızar bazen. Yüreğe serpilen tomurcuklar tek başına çiçek açar mı hiç? Sınırsızlığımızın sınırı nerede tükenir bilemedik bir türlü. Tükendik. Değeri karşı tarafın eline bıraktığımız an bu oyunu kaybettik.  Ama işte o tükenişte doğar yeniden kendin...

Güven mi, o da ne?

 

Sanırım ilişkide ki en önemli şey güven. Karşındaki insana güven duymuyorsan zaten geçmiş olsun. Her hareketini sorgulayacaksan, her lafında, her adımında bir şüphe uyanıyorsa kafanda... Nasıl karşındakine bir duygu besleyebilirsin ki? Nasıl yürütebilirsin? Mesaj attın cevap vermedi, Aradın açmadı, instagramda kimi ekliyor? Sesi çıkmadı evdeyim dedi ama nerede? Kiminle? Bir şey yapmıyorum diyor ama ne yapıyor? Oturduğumuz yerden bakın bir saniye içinde kaç soru çıktı... ve acı gerçektir ki bu daha başlangıç. Bunlar gibi bir milyon soru üretilebilir çok kısa bir zaman içerisinde çünkü güvensizlik en kötüsüdür. Keşke güvenebilsek değil mi? Ama en ufak bir tutarsızlık zamanımızda artık kimseye güven kalmadığı için çığ gibi beynimizde büyüyerek kocaman bir hikaye bulutuna dönüyor. Sonra aklınıza neler geliyor neler... En ufak zararsız senaryodan en dramatik ve kötü sonlu hikayelere kadar varan görüntüler sinsilesi beyninizde canlanıp sizi kaplamaya başlıyor. Sonuç mutsuz bir iletişim. İlişki demeye dilim varmıyor çünkü değil. Bu hisleri beslenidiğiniz, bu düşüncelere sahip olduğunuz bir insanla ilişki yaşamanız pek mümkün değildir. Olsa olsa bunun adı sadece iletişim olur. Günümüzün müthiş kelimesi “takılmak”. Hiç sevmediğim, hiç bir zaman mantığını anlamadığım bir olay ama durum bu...içten içe istersiniz ki karşınızdaki size güven versin ya bir nefes alın oh be deyin, hayatımda biri var ve ben bunu söleyebiliyorum diyebilmek ne güzel olur değil mi? Şüphe yok, soru işareti yok... Ama neredee.... Eliniz hep boş kalır. Bazıları şanslı canım ona bir şey demiyorum. Ben onlardan değilim. En azından şimdiye kadar olamadım yani... Güven duyunca karşınızdakinin hareketlerini sorgulamazsınız, sürekli bir merak uyanmaz beyninizde... Sadece özlersiniz ki bu da gayet normal. Ondandır aklınıza düşmesi yani. Başka bir nedeni yoktur. Sadece özlemişsinizdir, görmek istiyorsunuzdur bu kadar. Her saniyesinin hesabını yapmaya, cümlelerdeki gizli saklı belkide bulunmaması gereken şeyleri çıkarmaya çalışmazsınız. Kafanız rahattır. Bilirsiniz ki o insan iyi , o insan size değer veriyor ve sizi üzecek bir şey yapmaz zaten. Güvenmediğiniz insanın ise her hareketini okumaya çalışırsınız.  O kadar yorucu ki... Sonrasında ise bildiğiniz, o en başından beri içinizi kemiren böyle iliklerinize kadar hissettiğiniz gerçeklerle başbaşa kalırsınız. O gerçekler ne derseniz; o insanın beş para etmez , size değer vermeyen, sizinle sadece kafasını dağıtan bir insan olduğunu farkettiğiniz, tüm hayallerinizin, emeklerinizin ve isteklerinizin boşa olduğunu anladığınız gerçeklerdir işte...

Salın böyle insanları olur mu? Hiç tutmayın yanınızda.... Ne kendinizi , ne o güzel hislerinizi ,ne de o değerli vaktinizi harcamaya değen insanlar değiller. Bunu biliyorsunuz zaten de; işte iş kendi başına gelince bir dur demek o kadar zor oluyor ki... Başarmalıyız dostlar. İnşallah bunu da başarmış olarak nefes alabileceğiz günün birinde... Bir gün elbet bu tiplere en başından zaman harcamamayı öğreneceğiz. Umarım yani :) Olur değil mi ya, bence olur olur :) 




Yorumlar

Popüler Yayınlar